Kalem Suresi
Kalem Suresi Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. Kalem Suresi, adını birinci âyette geçen “el-Kalem” kelimesinden almıştır. “Nûn” sûresi diye de anılır. Sûrede başlıca, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin ispatı ve mü’minler ile kâfirlerin akıbetleri konu edilmiştir.
Kalem Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):
- Nun velkalemi ve ma yesturune.
- Ma ente binı’meti rabbike bimecnunin.
- Ve inne leke leecren ğayre memnunin.
- Ve inneke le’ala hulukın ‘azıymin.
- Fesetubsıru ve yubsırune.
- Bieyyikumulmeftunu.
- İnne rabbeke huve a’lemu bimen dalle’an sebiylihi ve huve a’lemu bilmuhtediyne.
- Fela tutı’ılmukezzibiyne
- Veddu lev tudhinu feyudhinune.
- Ve la tutı’ kulle hallafin mehiyni.
- Hemmazin meşşain binemiymin.
- Menna’ın lilhayri mu’tedin esiymin.
- ‘utullin ba’de zalike zeniymen.
- En kane za malin ve beniyne.
- İza tutla ‘aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne.
- Senesimuhu ‘alelhurtumi.
- İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne.
- Ve la yestesnune.
- Fetafe ‘aleyha taifun min rabbike ve hum naimune.
- Feasbehat kessariymi.
- Fetenadev musbihıyne.
- Eniğdu ‘ala harsikum in kuntum sarimiyne.
- Fentaleku ve hum yetehafetune.
- En la yedhulennehelyevme ‘aleykum miskiynun.
- Ve ğadev ‘ala hardin kadiriyne.
- Felemma reevha kalu inna ledallune.
- Bel nahnu mahrumune.
- Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune.
- Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne.
- Feakbele ba’duhum ‘ala ba’dın yetelavemune.
- Kalu ya veylena inna kunna tağıyne.
- ‘asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune.
- Kezalikel’azabu ve le’azabul’ahıreti ekberu lev kanu ya’lemune.
- İnne lilmuttekıyne ‘ınde rabbihim cennatin ne’ıymi.
- Efenec’alulmuslimiyne kelmucrimiyne.
- Ma lekum keyfe tahkumune.
- Emlekum kitabun fiyhi tedrusune.
- İnne lekum fiyhu lema tehayyerune.
- Em lekum eymanun ‘aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune.
- Selhum eyyuhum bizalike ze’ıymun.
- Emlehum şureka’u felye’tu bişurekaihim in kanu sadikıyne.
- Yevme yukşefu ‘an sakın ve yud’avne ilessucudi fela yestetıy’une.
- Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud’avne ilessucudi ve lum salimune.
- Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya’lemune.
- Ve umliy lehum inne keydiy metiynun.
- Em tes’eluhum ecren fehum min mağremin muskalune.
- Em ‘ındehumulğaybu fehum yektubune.
- Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun.
- Levla en tedarekehu nı’metun min rabbihi lenubize bil’arai ve huve mezmumun.
- Fectebahu rabbuhu fece’alehu minessalihıyne.
- Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi’uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun.
- Ve ma huve illa zikrun lil’alemiyne.
Kalem Suresi Türkçe Anlamı (Meali):
- Nun, Kaleme ve kalem ehlinin satıra dizdiklerine ve dizecekleri hakkı için,
- sen Rabbinin nimeti sayesinde, deli değilsin.
- Ve muhakkak senin için tükenmez bir mükafat var.
- Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.
- Yakında göreceksin ve görecekler,
- O fitne, o delilik hanginizdeymiş.
- Şüphesiz Rabbindir, yolundan sapanı en iyi bilen, yine O’dur doğru yola erenleri en iyi bilen.
- O halde tanıma o yalan diyenleri!
- Arzu ettiler ki, sen (onları) yağlasan onlar da sana yağ yapacaklardı.
- Tanıma şunların hiç birini; çok yemin eden o aşağılık,
- gammaz, koğuculukla gezer,
- hayrı engelleyen, saldırgan, vebal yüklü,
- zobu (kaba), sonra da takma (soysuzlukla damgalı),
- mal ve oğulları var diye.
- Karşısında ayetlerimiz okunurken: “Eskilerin masalları.” dedi.
- Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız
- Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi.
- (Allah izin verirse, diye) bir istisna da yapmıyorlardı.
- Derken onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan (afet) onun üzerinden dolaşıverdi.
- Sabaha kadar o bağ sırıma (biçilmiş tarlaya) dönmüştü.
- Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler.
- “Haydi, kesecekseniz harsinize (ekininize) erkence koşun!” dediler.
- Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı (fısıldaşıyorlardı):
- “Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın!” diyorlardı.
- Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
- Ama bağı gördüklerinde: “Biz her halde yanlış gelmişiz.
- Yok, biz mahrum edilmişiz.” dediler.
- En mutedil olanları: “Ben size Rabbinizi tesbih etsenize, demedim mi?” dedi.
- Onlar: “Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler zalimlermişiz!” dediler.
- Sonra döndüler, kendilerini kınıyorlardı:
- “Yazıklar olsun bizlere; bizler doğrusu azgınlarmışız.
- Ola ki, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir; gerçekten biz bütün ümidimizi Rabbimize çeviriyoruz.” diye.
- İşte böyledir azap. Elbette ahiret azabı daha büyüktür, fakat bilselerdi!
- Şüphesiz ki, korunan takva sahipleri içindir Rabbinin katında nimetleri bol cennetler.
- Ya artık, müslümanları suçlular gibi yapar mıyız?
- Neyiniz var, nasıl hükmediyorsunuz?
- Yoksa size ait bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz?
- “Siz bu alemde neyi beğenirseniz o mutlaka sizin olacak” diye (mi yazıyor o kitapta).
- Yoksa size karşı üzerinizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler taahütler mi var, “Siz her ne hüküm verirseniz mutlaka öyle olacak.” diye.
- Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?
- Yoksa onların ortakları mı var? O halde ortaklarını getirsinler, doğru söylüyorsalar!
- Saktan keşfolunacağı (gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya konulup iş büyümeye başladığı) gün secdeye davet edililirler, ama artık güçleri yetmez.
- Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur. Oysa onlar, o secdeye sağ salim iken davet ediliyorlardı.
- O halde Bana bırak bu sözü yalanlayanları! Biz onları bilmeyecekleri yönden derece derece azap uçurumuna yuvarlarız.
- Ve Ben, onların iplerini uzatır (süre tanır)ım, çünkü fendim sağlamdır.
- Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır borç altında mı eziliyorlar?
- Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
- O halde Rabbinin hükmüne sabret de balık sahibi (Yunus peygamber) gibi olma! Hani o, öfkeye boğulmuş da seslenmişti.
- Ona Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, o fezaya, alana elbette yerilmiş olarak atılacaktı.
- Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
- Ve gerçekten o küfredenler o zikri (Kur’an’ı) işittikleri zaman az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı; bir de durmuşlar: “O şüphesiz bir deli.” diyorlar.
- Halbuki o (Kur’an) bütün akıllı alemler için bir öğüttür.
A’dan Ze’ye sureler
A-B-C
D-E-F
G-H-I
K-L-M
N-R-S
Ş-T-V
Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.