Kamer Suresi
Kamer Suresi Mekke döneminde inmiştir. 55 âyettir. Kamer Suresi, adını ilk âyette geçen “el-Kamer” kelimesinden almıştır. Kamer, ay demektir. Kamer Suresi’ nde ana fikir olarak, Kur’an’ı yalanlayanlar, çeşitli azap ve helâk örnekleri de verilerek uyarılmaktadır.
Kamer Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):
- Ikterabetis saatu venşakkal kamer
- Ve iyyerav ayetey yu’ridu ve yekulu sıhrun mustemir.
- Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr
- Ve le kad caehum minel embai ma fihi muzdecer
- Hıkmetum baliğatun fema tuğnin nuzur
- Fe tevelle anhum yevme yed’ud daı ila şey’in nukur
- Huşşean ebsarıhum yahrucune minel ecdasi keennehum ceradum munteşir
- Muhtıyne iled a’ yekulul kafirune haza yevmun azir
- Kezzebet kablehum kavmu nuhın fekezzebu abdena ve kalu mecnunuv vezducir
- Fe dea rabbehu enni mağlubun fentesır
- Fe fetahna ebvabes semai bimaim munhemir
- Ve feccernel erda uyunen feltekal mau ala emrin kad kudir
- Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur
- Tecri bi a’yunina cezael li men kane kufir
- Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim muddekir
- Fe keyfe kane azabi ve nuzur
- Ve le kad yessernal kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
- Kezzebet adun fe keyfe kane azabi ve nuzur
- İnna erselna aleyhim rihan sarsaran fi yevmi nahsim mustemir
- Zenziun nase ke ennehum a’cazu nahlim munkaır
- Fe keyfe kane azabi ve nuzur
- Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
- Kezzebet semudu bin nuzur
- Fe kalu ebeşeram minna vahıden nettebiuhu inna izel lefi dalaliv ve suur
- Eulkıyez zikru aleyhi mim beynina bel huve kezzabun eşir
- Seya’lemune ğadem menil kezzabul eşir
- İnna murslun nakati fitnetel lehum fertekıbhum vastabir
- Ve nebbi’hum ennel mae kısmetun beynehum kullu şirbim muhtedar
- Fe nadev sahıbehum fe teata fe akar
- Fe keyfe kane azabi ve nuzur
- İnna erselna aleyhim sayhatev vahıdeten fe kanu ke heşimil muhtezir
- Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel min muddekir
- Kezzebet kavmu lutım bin nuzur
- İnna erselna aleyhim hasıben illa ale lutnecceynahum bi sehar
- Nı’metem min ındina kezalike neczi men şeker
- Ve le kad enzerahum batşetena fe temarav bin nuzur
- Ve le kad raveduhu an dayfihi fe tamesna a’yunehum fe zuku azabi ve nuzur
- Ve le kad sabbehahum bukraten azabum mustekirr
- Fe zuku azabi ve nuzur
- Ve le kad yessernel kur’ane liz zikri fe hel mim muddekir
- Ve le kad cae ale fir’avnen nuzur
- Kezzebu bi ayatina kulliha fe ehaznahum ahze azizim muktedir
- E kuffarukum hayrun min ulaikum em lekum beraetun fiz zubur
- Em yekulune nahnu cemium muntesır
- Seyuhzemul cem’u ve yuvelluned dubur
- Belis saatu mev’ıduhum ves saatu edha ve emerr
- İnnel mucrimine fi dalaliv ve suur
- Yevme yushabune fin nari ala vucuhihim zuku messe sekar
- İnna kulle şey’in halaknahu bi kader
- Ve ma emruna illa vahıdetun ke lemhım bil besar
- Ve le kad ehlekna eşyaakum fe hel mim muddekir
- Ve kullu şey’in fealuhu fiz zubur
- Ve kullu sağıyriv ve kebirim mustetar
- İnnel muttekıyne fi cennativ ve neher
- Fi mak’adi sıdkın ınde melikim muktedir
Kamer Suresi Türkçe Anlamı (Meali):
- Yaklaştı kıyamet, ay yarıldı!
- Hala bir mucize görseler, yüz çevirip: “Süregelen bir sihir!” derler.
- Yalan dediler, arzularına uydular. Halbuki, her iş (Allah takdirinde) yerini almıştır.
- Andolsun ki, onlara kötülüklerden vazgeçirici haberleri de içeren kıssalar geldi!
- Bir hikmet-i baliğa (hedefe ulaşmanın en yüksek derecesine ermiş bir hikmet) fakat uyarılar fayda vermiyor.
- Sen de onlardan yüz çevir ki, o gön çağırıcı görülmedik korkunç bir şeye çağırır.
- Gözleri düşkün düşkün sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
- Çağırana koşarak, kafirler: “Bu çok çetin bir gündür!” derler.
- Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanladı; o kulumuza yalancı dediler, delidir, dediler; çok incittiler.
- O da sonunda Rabbine dua etti: “Ben yenik düştüm, bana yardım et!” dedi.
- Bunun üzerine göğün kapılarını şakır şakır dökülen bir su ile açtık.
- Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular önceden takdir edilmiş bir iş için birleşti.
- Ve onu elvahlı ve kenetli (tahta ve çivilerden yapılı) bir gemi üzerinde taşıdık,
- gözetimimiz altında yürüyüp yol alıyordu, inkar ve nankörlüğe uğramış kimseye mükafat olmak üzere.
- Andolsun ki, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık. Fakat düşünen mi var ki,
- azabım ve uyarılarım nasılmış!
- Andolsun ki, Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
- Ad kavmi de yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
- Çünkü üzerlerine uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar salıverdik.
- İnsanları, kökünden devrilen hurma kütükleri gibi yoluyordu.
- Bak nasılmış azabım ve uyarılarım?
- Andolsun ki, Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
- Semud da o uyanları yalanladılar,
- Şöyle dediler: “İçimizden bir insana mı uyacağız? Şüphesiz biz o vakit şaşkınlık içinde kalır, ateşlere yanarız!
- “O zikir (vahiy) aramızdan ona mı bırakılıyor? Belki o bir şımarık yalancıdır!”
- İleride o şımarık yalancı kimdir bilecekler.
- “İşte Biz onları imtihan etmek için o dişi deveyi salıyoruz; onun için onları gözet ve sabırlı ol!”
- Onlara haber ver ki su aralarında nöbetleşe taksim edilmiştir. Herkes suyu sırasına göre alacaktır.
- Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar, o da silaha sarıldı ve ayaklarını çırptı (biçti).
- Fakat bak nasıl oldu azabım ve uyarılarım?
- Çünkü Biz üzerlerine tek bir sayha gönderiverdik; ağılcı çırpısı gibi kırılıp dökülüverdiler.
- Andolsun ki, Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
- Lut’un kavmi o uyarılara yalan dediler.
- Biz de üzerlerine taşlar yağdıran (kasırga) gönderdik. Yalnız Lut ailesini bir seher vakti kurtardık,
- Tarafımızdan bir nimet olarak! İşte şükredeni böyle karşılarız.
- Andolsun ki (Lut) tutuşumuzun şiddetini kendilerine ihtar da etmişti. Fakat o ihtarları kavga ve şüphe ile karşıladılar.
- Ve onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik (kör ettik) ve: “Tadın bakalım azabımı ve uyanlarımı.” dedik.
- Andolsun ki, kendilerini kararlı bir azap bir sabah bastırıverdi.
- “Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı!”
- Andolsun ki, Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen mi var?
- Andolsun ki, Firavun’ un ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.
- Ayetlerimizin hepsini yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü birine yaraşır bir tutuşla alıverdik.
- Sizin kafirleriniz onlardan hayırlı mı? Yoksa (önceki) kitaplarda sizin için bir beraat (kararı) mı var?
- Yoksa: “Biz yardımlaşan bir topluluğuz.” mu diyorlar?
- Her halde o topluluk bozulacak ve arkalarını dönüp gidecekler.
- Daha doğrusu onların asıl buluşma zamanları kıyamettir. Kıyamet ise daha acı ve daha bela ve beterdir.
- Muhakkak ki, suçlular şaşkınlık ve çılgınlıklar içindedirler.
- O gün yüz üstü ateşe sürüklenecekler! “Tadın neymiş cehennemin dokunuşu!” diye.
- Haberiniz olsun ki, Biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır.
- Emrimiz (işimiz, buyrultumuz) yalnız bir tekdir, göz açıp yumma gibidir!
- Andolsun ki, emsalinizi hep helak ettik, fakat hari düşünen?
- Bununla beraber işledikleri herşey defterlerdedir.
- Küçük, büyük hepsi satıra geçmiştir!
- Şüphesiz takva sahipteri cennetterde nur içindedirler.
- Kudretine nihayet olmayan padişahlar padişahının yüce huzurunda doğrulara has mecliste!
A’dan Ze’ye sureler
A-B-C
D-E-F
G-H-I
K-L-M
N-R-S
Ş-T-V
Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.