Şu’arâ Suresi
Şu’arâ Suresi Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler demektir. Sûrede başlıca Mûsâ, İbrahim, Nûh, Hûd, Salih ve Şu’ayb peygamberlerin kıssaları dile getirilmekte; müşriklerin, Kur’an’ın vahiy dışı bir kaynağa dayalı olduğu iddialarına karşılık, onun bir vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, söz konusu kaynakların Kur’an üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir.
Şu’arâ Suresi Arapça Okunuşu (Türkçe Harflerle):
- Ta sım mım
- Tilke ayatül kitabil mübın
- Lealleke banıun nefseke ella yekunu mü’minın
- İn neşe’ nünezzil aleyhim mines semai ayeten fe zallet a’nakuhüm leha hadııyn
- Ve ma ye’tıhim min zikrim miner rahmani muhdesin illa kanu anhü mu’ridıyn
- Fe kad kezzebu fe seye’tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun
- E ve lem yerav ilel erdı kem embetna fıha min külli zevcin kerım
- İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Ve iz nada rabbüke musa eni’til kavmez zalimın
- Kavme fir’avn e la yettekun
- Kale rabbi innı ehafü ey yükezzibun
- Ve yedıyku sadrı ve la yentaliku lisanı fe ersil ila harun
- Ve le hüm aleyye zembün fe ehafü ey yaktülu
- Kale kella fezheba bi ayatina inna meaküm müstemiun
- Fe’tiya fir’avne fe kula inna rasulü rabbil alemın
- En ersil meana benı israiyl
- Kale e lem nürabbike fına velıdev ve lebiste fına min umürike sinın
- Ve fealte fa’letekelletı fealte ve ente minel kafirın
- Kale fealtüha izev ve ene mined dallın
- Fe ferartü minküm lemma hıftüküm fe vehebe lı rabbı hukmev ve cealenı minel murselın
- Ve tilke nı’metün temünnüha aleyye en abbedte benı israıl
- Kale fir’avnü ve ma rabbül alemın
- Kale rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma inküntüm mukının
- Kale li men havlehu ela testemiun
- Kale rabbüküm ve rabbü abaikümül evvelın
- Kale inne rasulekümüllezı ürsile ileyküm le mecnun
- Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma in küntüm ta’kılun
- Kale leinittehazte ilahen ğayrı le ec’alenneke minel mescunın
- Kale e ve lev ci’tüke bi şey’im mübın
- Kale fe’ti bihı in künte mines sadikıyn
- Fe elka asahü fe iza hiye sü’banüm mübın
- Ve nezea yedehu fe iza hiye beydaü lin nazırın
- Kale lil melei havlehu inne haza lesahırun alım
- Yürıdü ey yuhriceküm min erdıküm bi sıhrihı fe maza te’mürun
- Kalu ercih ve ehahü veb’as fil medaini haşirın
- Ye’tuke bi külli sehharin alım
- Fe cümias seharatü li mıkati yevmim ma’lun
- Ve kıyle lin nasi hel entüm müctemiun
- Leallena nettebius seharate in kanuhümül ğalibın
- Fe lemma caes seharatü kalu li fir’avne einne lena le ecran in künna nahnül ğalibın
- Kale neam ve inneküm izel le minel mükarrabın
- Kale lehüm musa elku ma entüm mülkun
- Fe elkav hıbalehüm ve ısıyyehüm ve kalu bi ızzeti fir’avne inna le nahnül ğalibun
- Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye’fikun
- Fe ülkıyes seharatü sacidın
- Kalu amenna bi rabbil alemın
- Rabbi musa ve harun
- Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebirukümüllezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta’lemun le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve la üzallibenneküm ecmeıyn
- Kalu la dayra inna ila rabbina münkalibun
- İnna natmeu ey yağfira lena rabbüna hatayana en künna evvelel mü’minın
- Ve evhayna ila musa en esri bi ıbadı inneküm müttebeun
- Fe ersele fir’avnü fil medaini haşirın
- İnne haülai le şirzimetün kalılun
- Ve innehüm lena le ğaizun
- Ve inna le cemıun hazirun
- Fe ahracnahüm min cennativ ve uyun
- Ve künuziv ve mekamin kerım
- Kezalik ve evrasnaha benı israıl
- Fe etbeuhüm müşrikıyn
- Felemma terael cem’ani kale ashabü musa inna le müdrakun
- Kale kella inne meıye rabbı seyehdın
- Fe evhayna ila masa enıdrib bi asakel bahr fenfeleka fe kane küllü firkın ket tavdil azıym
- Ve ezlefna semmel aharın
- Ve enceyna musa ve mem meahu ecmeıyn
- Sümme ağraknel aharın
- İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Vetlü aleyhim nebee ibrahım
- İz kale li ebıhi ve kavmihı ma ta’büdun
- Kalu na’büdü asnamen fe nezallü leha akifın
- Kale hel yesmeuneküm iz ted’un
- Ev yenfeuneküm ev yedurrun
- Kalu bel vecedna abaena kezalike yef’alun
- Kale e feraeytüm ma küntüm ta’büdun
- Entüm ve abaükümül akdemun
- Fe innehüm adüvvül lı illa rabbel alemın
- Ellezı halekanı fe hüve yehdın
- Vellezı hüve yut’ımünı ve yeskıyn
- Ve iza merıdtü fe hüve yeşfın
- Vellezı yümıtünı sümme yuhyın
- Vellezı at’meu ey yağfira lı hatıy’etı yevmeddın
- Rabbi heb lı hukmev ve elhıknı bis salihıyn
- Vec’al lı lisane sıdkın fil ahırın
- Vec’alnı miv veraseti cennetin neıym
- Vağfir li ebı innehu kane mined dallın
- Ve la tuhzinı yevme yüb’asun
- Yevme la yenfeu malüv ve la benun
- İlla men etellahe bi kalbin selim
- Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn
- Ve bürrizetil cehıymü li ğavın
- Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta’büdun
- Min dunillah hel yensuruneküm ev yentesırun
- Fe kübkibu fıhahüm vel ğavun
- Ve cünudü iblıse ecmeun
- Kalu ve hüm fıha yahtesımun
- Tellahi in künna le fı dalalim mübın
- İz nüsevvıküm bi rabbil alemın
- Ve ma edalleha illel mücrimun
- Fe ma lena min şafiıyn
- Ve la sadıkın hamım
- Fe lev enne lena kerraten fe nekune minel mü’minın
- İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Kezzebet kavmü nuhınil murselın
- İz kale lehüm ehuhüm nuhun ela tettekun
- İnni leküm rasulün emın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Kalu enü’minü leke vettebeakel erzelun
- Kale vema ılmı bima kanu ya’melun
- İn hısabühüm illa ala rabbı lev teş’urun
- Ve ma ene bi taridil mü’minın
- İn ene illa nezırum mübın
- Kalu le il lem tentehi ya nuhu le tekunenne minel mercumın
- Kale rabbi inne kavmı kezzebun
- Fettah beynı ve beynehüm fethav ve neccinı ve mem meıye minel mü’minın
- Fe enceynahü ve mem meahu fil fülkil meşhun
- Sümme ağrakna ba’dül bakıyn
- İnne fı zalik le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Kezzebet adünil murselın
- İz kale lehüm ehuhüm hudün ela tettekun
- İnnı leküm rasulün emın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
- E tebnune bi külli riy’ın ayeten ta’besun
- Ve tettehızune mesanıa lealleküm tahlüdun
- Ve iza betaştüm betaştüm cebbarın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Vettekullezı emeddeküm bima ta’lemun
- Emeddeküm bi en’amiv ve benın
- Ve cennativ ve uyun
- İnnı ehafü aleyküm azabe yevmin azıym
- Kalu sevaün aleyna e veazte em lem teküm minel vaızıyn
- İn haza illa hulükul evvelın
- Ve ma nahnü bi müazzebın
- Fe kezzebuhü fe ehleknahüm inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Kezzebet semudül murselın
- İz kale lehüm ehuhüm salihun ela tettekun
- İnnı leküm rasulün emın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve ma es’elüküm aleyhi men ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
- E tütrakune fı ma hahüna aminın
- Fı cennativ ve uyun
- Ve züruıv ve nahlin tal’uha hedıym
- Ve tenhıtune minel cibali büyuten farihın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve la tütıy’u emral müsrifın
- Ellezıne yüfsidune fil erdı ve la yuslihun
- Kalu innema ente minel müsahharın
- Ma ente illa beşerum mislüna fe’ti bi ayetin in künte mines sadikıyn
- Kale hazihı nakatül leha şirbüv ve leküm şirbü yevmim ma’lum
- Ve la temessuha bi suin fe ye’huzeküm azabü yevmin azıym
- Fe akaruha fe asbehu nadimın
- Fe ehazehümül azab inne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Kezzebet kavmü lutınil murselun
- İz kale lehüm ehuhüm lutun ela tettekun
- İnnı leküm rasulün emın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
- E te’tunez zükrane minel alemın
- Ve tezerune ma haleka leküm rabbüküm min ezvaciküm bel entüm kavmün adun
- Kalu leil lem tentehi ya lutu le tekunenne minel muhracın
- Kale innı li ameliküm minel kalın
- Rabbi neccinı ve ehlı mimma ya’melun
- Fe necceynahü ve ehlehu ecmeıyn
- İlla acuzen fil ğabirın
- Sümme demmernel aharın
- Ve emtarna aleyhim metara fe sae metarul münzerın
- İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Kezzebe ashabül eyketil murselın
- İz kale lehüm şüaybün ela tettekun
- İnnı leküm rasulün emın
- Fettekullahe ve etıy’un
- Ve ma es’elüküm aleyhi min ecr in ecriye illa ala rabbil alemın
- Evfül keyle ve la tekunu minel muhsirın
- Vezinu bil kıstasil müstekıym
- Ve la tebhasün nase eşyaehüm ve la ta’sev fil erdı müsidın
- Vettekullezı halekaküm vel cibilletel evvelın
- Kalu innema ente minel müsahharın
- Ve ma ente illa beşerum mislüna ve in nezunnüke le minel kazibın
- Fe eskıt aleyna kisefem mines semai in künte mines sadikıyn
- Kale rabbı a’lemü bi ma ta’melun
- Fe kezzebuhü fe ehazehüm azabü yevmiz zulleh innehu kane azabe yevmin azıym
- İnne fı zalike le ayeh ve ma kane ekseruhüm mü’minın
- Ve inne rabbeke le hüvel azızür rahıym
- Ve innehu le tenzılü rabbil alemın
- Nezele bihir ruhul emın
- Ala kalbike li tekune minel münzirın
- Bi lisanin arabiyyim mübın
- Ve innehu lefı zübüril evvelın
- E ve lem yekül lehüm ayeten ey ya’lemehu ulemaü benı israıl
- Ve lev nezzelnahü ala ba’dıl a’cemın
- Fe karaehu aleyhim ma kanu bihı mü’minın
- Kezalike seleknahü fı kulubil mücrimın
- La yü’minune bihı hatta yeravül azabel elım
- Fe ye’tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş’urun
- Fe yekul hel nahnü münzarun
- E fe bi azabina yesta’cilun
- E feraeyte im metta’nahüm sinın
- Sümme caehüm ma kun yuadun
- Ma ağna anhüm ma kanu yümetteun
- Ve ma ehlekna min karyetin illa leha münzirun
- Zikra ve ma künna zalimın
- Ve ma tenezzelet bihiş şeyatıyn
- Ve ma yembeğıy lehüm ve ma yestetıy’un
- İnnehüm anis sem’ı le ma’zulun
- Fe la ted’u meallahi ilahen ahara fe tekune minel müazzebın
- Ve enzir aşiratekel akrabın
- Vahfıd cenahake li menit tebeake minel mü’minın
- Fe in asavke fe kul innı berıüm mimma ta’melun
- Ve tevekkel alel azızir rahıym
- Ellezı yerake hıyne tekum
- Ve tekallübeke fis sacidın
- İnnehu hüves semıul alım
- Hel ünebbiüküm ala men tenezzelüş şeyatıyn
- Tenezzelü ala külli effakin esım
- Yülkunes sem’a ve ekseruhüm kazibun
- Veş şüaraü yettebiuhümül ğavun
- E lem tera ennehüm fı külli vadiy yehımun
- Ve ennehüm yekulune ma la yef’alun
- İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba’di ma zulimu ve seya’lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun
Şu’arâ Suresi Türkçe Anlamı (Meali):
- Tâ, Sîn, Mîm.
- Bunlar sana o apaçık Kitab’ın ayetleridir!
- Onlar iman etmeyecekler diye, neredeyse sen kendine kıyacaksın.
- Dilersek üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiriveririz de ona boyunları eğile kalır.
- Bununla beraber Rahman’dan kendilerine yeni bir öğüt gelmiyor ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
- Evet, yalanlamaktalar; fakat onlara alay edip durdukları şeyin dehşet veren haberleri gelecektir.
- Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz onda her güzel çiftten nice bitkiler bitirmişiz.
- Şüphesiz ki, bunda mutlak bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Şüphesiz ki, Rabbin, gerçekten güçlü, çok merhametlidir.
- Bir vakit Rabbin Musa’ya şöyle seslendi: “Git o zalim kavme!”
- “Firavun kavmine, artık sakınmayacaklar mı!”
- (Musa) dedi ki:”Ya Rab, doğrusu korkarım ki, beni yalanlarlar;
- ve göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harun’a da peygamberlik ver!
- Bir de onlara karşı suçluyum; ondan dolayı beni öldürürler diye korkarım.
- (Allah) “Hayır” (endişe etme), “haydi ikiniz ayetlerimizle gidin; muhakkak Biz sizinle beraberiz (olup bitenleri) dinliyoruz,
- haydin Firavun’a varın da deyin ki: “İnan ki biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz;
- İsrail oğullarını bizimle beraber salıver.”
- (Firavun) dedi ki: “A! Biz seni çocukken bizde büyütmedik mi? ömrünün bir çok yıllarını aramızda geçirdin;
- hem de o yaptığın (kötü) işi yaptın; o halde sen o nankör kafirlerdensin!”
- (Musa) dedi ki: “O işi o zaman yaptım, şaşkınlardandım.
- Sizden korkunca da aranızdan kaçtım; derken Rabbim bana hüküm lütfetti ve beni peygamberlerden kıldı.
- O başıma kaktığın nimet de İsrail oğullarını kul köle edinmiş olmandır!”
- Firavun: “Alemlerin Rabbi de ne demek?” dedi.
- (Musa): “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki herşeyin Rabbidir; eğer gerçeği kesin olarak görüyorsanız.”dedi.
- (Firavun) etrafındakilere: “Dinlemez misiniz?” dedi.
- (Musa): “O, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın Rabbidir dedi.
- (Firavun): “Size gönderilen elçiniz mutlaka delidir.” dedi.
- (Musa): “O, doğunun, batının ve bunların arasındaki herşeyin Rabbidir, eğer düşünüyorsanız.” dedi.
- (Firavun): “Andolsun ki, eğer benden başkasını tanrı edinirsen, seni kesinlikle zindana kapatılmışlardan ederim?” dedi.
- (Musa Firavun’a): “Sana apaçık bir şey (delil) getirdimse de mi?” dedi.
- (Firavun): “Haydi onu getir bakayım, doğrulardan isen” dedi.
- Bunun üzerine (Musa) asasını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi;
- bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
- (Firavun) etrafındaki topluluğa: “Bu gerçekten bilgiç bir sihirbaz!
- Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?” dedi
- Dediler ki: “Bunu ve kardeşini alıkoy! Şehirlere de toplayıcılar gönder;
- bütün bilgiç sihirbazları getirsinler!”
- Böylece tesbit edilen bir günün belli bir vaktinde sihirbazlar toplandılar
- ve halka: “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
- “şayet üstün gelirlerse, herhalde bizler sihirbazlara uyacağız.” dediler.
- Sihirbazlar Firavun’a geldiklerinde: “Şayet biz galip gelirsek, bize muhakkak bir mükafat vardır değil mi?” dediler.
- (Firavun): “Evet, hem siz o vakit benim en yakınlarımdan olacaksınız.” dedi.
- Musa onlara: “Siz ne atacaksanız atın!” dedi.
- Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve: “Firavun’un yüceliği hakkı için şüphesiz biz üstün geleceğiz.” dediler.
- Musa da asasını (yere) koyuverdi, bir de ne görsünler, onlar her ne dolap çeviriyorlarsa (bütün uydurduklarını) yutuyor.
- Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar;
- “İman ettik alemlerin Rabbine;
- Musa ve Harun’un Rabbine!” dediler.
- (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden O’na iman ettiniz! Anlaşıldı ki, o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! O halde kesinlikle yakında anlayacaksınız;çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi muhakkak çarmıha gerdireceğim!”
- (Büyücüler) dediler ki: “Zararı yok, mutlaka biz Rabbimize döneceğiz.
- Herhalde biz mü’minlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz.
- Musa’ya şunu vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt (yola çıkar); çünkü takip edileceksiniz.”
- Firavun da şehilere asker toplayıcılar gönderdi;
- “Bunlar, şüphe yok ki küçük ve önemsiz bir toplulukturlar;
- fakat hakkımızda çok kin ve nefret besliyorlar;
- biz ise uyanık ve tedbirli topluluk bulunuyoruz.” diyordu.
- Böylece Biz onları bahçelerden, pınarlardan,
- hazinelerden ve güzel makamlardan çıkardık.
- ve onlan İsrail oğullarına miras kıldık
- Derken (Firavun ve askerleri) güneş doğmuştu ki, arkalarına düştüler.
- İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları “Eyvah, yakalandık! dediler.
- Musa: “Hayır! asla! Rabbim muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir” dedi.
- Bunun üzerine Musa’ya: “Vur asan ile denize.” diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca birdağ oluverdi,
- ötekileri de buraya yanaştırmıştık.
- Musa’yı ve beraberindekileri tamamen kurtardık,
- sonra da ötekileri boğduk.
- Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır; fakat çokları inanmadı.
- Ve şüphesiz ki Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Onlara İbrahim’in kıssasını da oku!
- O bir vakit babasına ve kavmine: “Siz neye tapıyorsunuz?” dedi.
- “Bir takım putlara taparız da, onlar sayesinde toplanırız.” dediler.
- İbrahim: dedi. Dua ettiğiniz vakit onlar işitirler mi;
- veya size bir fayda yahut bir zarar verirler mi?”
- “Hayır, biz atalarımızı böyle yaparken bulduk.” dediler.
- (İbrahim) dedi ki: “Siz ve sizden önceki atalarınızın neye taptıklarını şimdi gördünüz?
- İbrahim dedi ki: “İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?”
- Onların hepsi benim düşmanımdır; alemlerin Rabbi hariç;
- O ki, beni yarattı, sonra da bana o doğru yolu gösterir;
- O ki, beni yedirir, içirir
- Hastalandığım zaman O bana şifa verir.
- O ki, beni öldürür, sonra beni yine diriltir.
- Ve O ki, ceza gününde günahlarımı bağışlamasını ümit ederim.
- Ya Rab, bana bir hüküm ver ve beni iyiler zümresine kat!”
- “Ve bana gelecekler içinde güzel bir nam tahsis eyle!
- Ve beni Naim cennetinin varislerinden eyle!
- Babamı da bağışla; çünkü o yanlış gidenlerdendir.
- Yaratıkların diriltilecekleri gün, beni utandırma,
- O gün ki, ne mal fayda verir, ne oğullar!
- Ancak Allah’a temiz bir kalp ile varan başka!”
- Cennet takva sahiplerine yaklaştırılmıştır.
- Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.
- Ve bunlara: “Hani nerede o taptıklarınız,
- Allah’tan başka; nasıl size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarıyorlar mı?” denilmekte.
- Ve arkasından hep onlar ve azgınlar o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
- Ve bütün o iblis orduları.
- onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler:
- “Vallahi biz, doğrusu açık bir sapıklık içindeymişiz.
- Çünkü sizi alemlerin Rabbi seviyesinde tutuyorduk.
- Ve bizi hep o suçlular şaşırmıştı.
- Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var,
- ne de sadık bir dost!
- Bari bizim için geriye (dünyaya) dönme imkanı olsaydı da, mü’minlerden olsaydık.”
- Şüphesiz bunda mutlaka alınacak bir ders vardır;öyle iken çoğu inanmadı.
- Ve şüphesiz ki, Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Nuh kavmi, gönderilen peygamberleri yalanladı,
- kardeşleri Nuh onlara şöyle dediği vakit:”Siz Allah’ tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin!
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Gelin Allah’tan korkun, bana itaat edin!”
- “A! Senin ardına hep o reziller düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?” dediler.
- (Nuh) “Benim onları ne yaptıklarına dair ne bilgim olabilir?
- Sizin şuurunuz olsa onların hesabının ancak Rabbime ait olduğunu bilirdiniz
- Hem ben iman edenleri kovmaya me’mur değilim.
- Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” dedi.
- Dediler ki: “Ey Nuh, eğer vazgeçmezsen, kesinlikle taşlanmışlardan olacaksın!”
- Nuh: “Ey Rabbim, anlaşıldı ki, kavmim beni yalanladılar.
- Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de,beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!” dedi.
- Bunun üzerine Biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
- Sonra da arkasında kalanları boğuverdik.
- Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır; öyle iken çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, çok güçlü, çok merhametlidir.
- Ad (kavmi de) gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Hud o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin!
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz?
- Ebedi kalacakmışsınız gibi bir takım sanayiler ediniyorsunuz.
- Hem tuttuğunuz vakit, merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz.
- Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- O Allah’tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri verdi.
- Size davarlar, oğullar, cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar verdi.
- “Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir.”
- Cidden ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.”
- Dediler ki: “Sen ha öğüt vermişsin, ha öğüt verenlerden olmamışsın, bizce birdir.
- Bu sadece eskilerin adetidir
- Biz azaba uğratılacak değiliz.”
- O’nu yalanladılar; Biz de kendilerini helak ediverdik. Şüphesiz bunda mutlak bir ibret vardır, ama çokları iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok göçlü ve çok merhametlidir.
- Semüd (kavmi) de gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Salih o zaman onlara şöyle demişti : “Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- Buna karşı ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız:
- cennetler, pınarlar,
- salkımları sarkmış hurmalar, ekinler içinde?
- Ki bir de dağlardan keyifli keyifli evler yontuyorsunuz?
- Gel'” Allah’tan korkun da bana itaat edın.
- İtaat etmeyin o kimselere
- ki, yeryüzünü fesada verirler de ıslah etmezler.”
- Dediler: “Sen iyice büyülenmişlerden birisisin;
- Sen de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin; haydi bir ayet (mucize) getir, eğer doğru konuşanlardan isen!”
- (Salih): “İşte (o mucize) bir dişi deve; su hakkı bir (gün) ona, belli bir günün su hakkı da size;
- sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.” dedi.
- Derken onu vurdular, fakat pişman oldular;
- çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda (alıncak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz Rabbin gerçekten, O, çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Lut kavmi de gönderilen peygamberleri yalanladı.
- Kardeşleri Lut o zaman onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?
- Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
- Gelin Allah’tan korkunda bana itaat edin.
- Buna karşı ben sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükafatım ancak alemlerin Rabbine aittir.
- Sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!
- “Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!”
- Onlar: “Ey Lut, and içeriz ki (bu uyarılardan)
- (Lut) dedi ki: “Doğrusu ben bu işinize kin güdenlerdenim
- Ey Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarının uğursuzluğundan kurtar!
- Biz de onu ve ailesini tamamen kurtardık.
- Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
- -Sonra geride kalanların hepsini yerle bir ettik.
- Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, ne kötü idi O uyarılanların yağmuru!
- Şüphesiz bunda gerçekten bir ibret vardır.
- Ve şüphesiz ki Allah’tan korkmaz mısınız?
- Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.
- Hani Şuayb onlara şöyle demişti: “Siz Allah’tan korkmaz mısınız?”
- Haberiniz olsun, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim
- Gelin Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
- Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım alemlerin Rabbine aittir.
- Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.
- ve doğru terazi ile tartın!
- Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilalcilikle fesada vermeyin.
- O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Yaratıcıdan korkun!”
- Dediler: “Sen muhakkak büyülenmişlerdensin.
- Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin! Doğrusu biz seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz.
- Üzerimize gökten bir parça düşürüver, eğer doğru söyleyenlerden isen.”
- Şuayb: “Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir.” dedi.
- Hülasa onu yalanladılar, kendilerini de o gölge gününün azabı yakalayıverdi. ö cidden büyük bir günün azabı idi.
- Şüphesiz bunda (alınacak) bir ibret vardır; ama çoğu iman etmedi.
- Ve şüphesiz ki Rabbin, gerçekten O, çok güçlü ve çok merhametlidir.
- Ve gerçekten bu (Kur’an) alemlerin Rabbinin indirmesidir.
- Onu Ruhu’l-Emin (Cebrail) indirdi.
- Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın
- açık parlak bir Arapça ile.
- O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da var.
- Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil mi?
- Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de,
- O onlara okusaydı, yine iman etmeyeceklerdi.
- Biz onu suçluların kabine öyle sokmuşuzdur.
- Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler
- o azap kendilerine ansızın hiç farkında olmadıkları bir anda gelecektir,
- (O zaman) diyecekler: “Acaba bize bir mühlet verilir mi?”
- Acaba azabımızın acele gelmesini mi istiyorlar?
- Gördün ya, onlara senelerce zevk ettirsek,
- onra kendilerine yapılan tehdit gelip çatsa,
- o yaşatıldıkları zevkin kendilerine hiç faydası olmayacaktır.
- Bununla birlikte Biz hangi memleketi helak ettikse, muhakkak onun uyarıcıları olmuştur.
- (Onlara) ihtar edilmiştir ve Biz haksızlık etmiş değilizdir.
- Ve bunu (Kur’an’ı) şeytanlar indirmedi;
- bu onlara hem yaraşmaz, hem güçteri yetmez.
- Onlar (vahyi) işitmekten kesinlikle mahrum edilmişlerdir.
- Bundan dolayı sakın, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma ki azap edileceklerden olmayasın.
- En yakın hısımlarını uyar.
- Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
- Bunun üzerine sana isyan ederlerse: “Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de.
- Ve O göçlü ve merhametli olana güvenip dayan
- O ki, (namaza) kalktığın vakit seni görüyor
- ve secde edenler arasında dolaşmanı da.
- Çünkü, herşeyi işiten, herşeyi bilen O’dur.
- Şeytanların kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi?
- Günaha kendini kaptırmış herbir sahtekar üzerine inerler.
- Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu da yalan söylerler.
- Şairler (e gelince) bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer.
- Görmüyor musun, bunlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
- Hem de yapmayacakları şeyleri söylerler.
- Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah’ı çokça zikredenler ve kendilerine haksızlık edildikten sonra öclerini alanlar müstesna. O haksızlık edenler hangi inkılaba münkalib olacaklarını (hangi akibete yuvarlanacaklarını) yarın bilecekler.
A’dan Ze’ye sureler
Bu sayfa Kuran-ı Kerim hakkında bilgi bulunduran paylaşım sitesidir. Bu surelerin ayetlerininin Türkçe meallerini okuyarak, anlamlarını daha çabuk öğrenebilirsiniz. Ayrıca sure ve ayetleri ile ilgili çeşitli bilgilere de bu sayfadan erişebilirsiniz.